İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, bir basın toplantısı düzenliyor. Toplantı, İBB Saraçhane Başkanlık Binası Fuaye Salonu'nda gerçekleşiyor.
İmamoğlu'nun iletişim ekibinden yapılan açıklamada, İBB Başkanı'nın yaşanan hukuksuzluklarla ilgili kamuoyunun ilk kez duyacağı önemli ve dikkat çekici bilgileri paylaşacağı belirtilmişti.
İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
-Kartalkaya'daki facia konusunda sorumluların cezalandırılmasını bekliyoruz.
-Yetkilerin sahibi olmak için yanıp tutuşanların sorumluluk almak konusunda aksi yönde davranması pes dedirtiyor.
-İnsanlar ailelerine ulaşma kaygısı yaşarken ve acıları derinden hissederken tüm Türkiye yastayken yine ne yazık ki ilk anlarda bir kısım nifakçılar ortaya çıktı.
-Yetkilerin sahibi olmak için yanıp tutuşanların iş sorumluluk almaya geldiğinde adeta adam asmaca oynamasını kınıyorum.
"Kınıyorum!"
-Bolu Belediye Başkanımız Tanju Özcan'a medya üzerinden hakaret edenleri, suçlu ilan edenleri ve yine bildik oyunlarla sorumluluklardan kaçma girişimlerini en üst perdeden kınıyorum.
-Bu basın toplantısını yapacağımız günlerde bir yandan yangın faciasının acılarını yaşarken öte yandan siyasallaştırılmış yargı eliyle tüm günlerimizin bu tramvayla geçtiği sıkıntılı günlerde Türk siyasetine şekil verme çabasını da gördük.
-Ne yazık ki Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınma gerekçesinin dışında bir iddiayla da tutuklanarak cezaevine gönderildi.
-Siyasi parti genel başkanlarının tutuklanmasına Türkiye alışık bir ülke. Ne zaman? Darbe döneminde. Ta 1980 darbesinde bunları yaşadık. Darbeden bu yana Türkiye'de ilk kez iki genel başkan cezaevine konuldu.
-Sayın Selahattin Demirtaş 7 yılı aşkın bir süredir cezaevinde tutuluyor. Şimdi ise Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ tutuklandı. Bunlar ancak askeri darbe döneminde yaşanan olaylardı ve o günleri hiçbirimiz hatırlamak dahi istemiyoruz.
-Hem Sayın Ümit Özdağ hem Sayın Demirtaş'a sevgilerimi ve saygılarımı yolluyorum. Başlarına gelen hukuksuzluğun artık sona erdirilmesini de buradan talep ediyorum. Bu talebin adresi iktidardır, sayın cumhurbaşkanıdır. Bu çağrıları ne kadar anlar ondan endişeliyim.
-Tamamen bir akıl tutulmasının yaşandığını görüyorum. Bolu'daki yangın faciasından tekrar hatırlayarak, tekrar başsağlığı dileyerek cümlelerime başlamıştım ama tam facia esnasında AK Parti Ankara kongresinin devam edip 6 saat boyunca yani kongre bitene kadar Türkiye'de yangın faciası hakkında eksik bilgi verilmesi de çok büyük bir skandaldır.
-Çok büyük bir skandaldır. Milletimizin bu tutum ve tavırları iyi anlaması ve asla unutmaması gerekir. Dünyanın her yerinde, her yerinde statüsüne bakmaksızın bunun adı büyük bir skandaldır.
"Bu adı vicdansızlıktır"
-Bunun adı vicdansızlıktır. Kongrenin bitmesini saatlerce bekleyen dört bakan ancak siyasi şov tamamlandıktan hemen sonra kamuoyunu facianın gerçek boyutuyla ilgili bilgilendirebilmiştir.
Şimdi bu akıldan ülkeyi rahatlatacak, insanların huzursuzluğunu dindirecek, milli birlik ve beraberlik sağlayacak bir adım beklenebilir mi diye herkesin kendisine sorması gerekiyor.
Bu akıldan millet bir huzur bir birlik ortamı, bir beraberlik ortamı sağlayabilir mi? Sağlayamaz. Çünkü her ne olursa olsun bugünkü sürecin içerisindeki etkin aktörler tek kaygılarını siyasi ikballeri üzerine kurgulamış iktidar mensupları.
-Siyasi ikballar uğruna ülkemizde tek huzurlu bir gün dahi geçiremiyor. AK Partili vatandaşlarımız dahil bir avuç insan dışında ülkemizde tek kişinin yüzü gülmüyor.
-Milletimiz çok uzun zamandır sevgili yurttaşlarım büyük bir hayat pahalılığı içerisinde perişan durumdadır ve büyük oranda, çok büyük oranda toplumumuzun tamamı.
"Felaketler art arda geliyor"
-Facialar, felaketler art arda geliyor. Gençlerimiz mülakatlarda eleniyor. Geleceklerini yurt dışında arıyor. Çeteler yeni doğan bebeklerimizin canına kıyıyor. Kadınlarımız sokaklarda korkuyla geziyor. Çeteler etrafta cirit atıyor. Türkiye mülteci merkezi olmaya devam ediyor.
-Ama tüm bunlarda sorsanız hükümetin hiçbir kabahati yok. Dünyada böyle bir örnek yok. Hükümetin hiçbir kabahati yok. Sorumlular yok. Hiçbir sorumluyu bulamıyorsunuz. Hele hele bir kriz olduğu zaman, bir facia olduğu zaman sorumlular yok.
-Yok, kayboluyorlar. Kendilerinde sorumluluk görmeyenler ise siyasi rakiplerini ayak oyunlarıyla, tezgahlarla saf dışı bırakmaya dönük bir strateji kurgulamışlar. Ona çalışıyorlar. Biz de bugün çok çarpıcı bir tezgahı ortaya sermek için sizleri davet ettik ve buluştuk.
-Çok değerli, çok önemli, çok hassas gerçekten utanç verici bir durum. Değerli konuklar 31 Mart seçimlerinden milletimizin 1. partisi olarak çıkan Cumhuriyet Halk Partisi'ne ve belediyelerine yönelik haksız, hukuksuz operasyonlar hız kesmeden devam ediyor.
-Siz bakmasın bakmayın ki hani her gün bir şey olduğunda biz bir tepki gösterdiğimizde hemen ilk çıkıp yetkililerin ağzından duyduğunuz cümle, yargı bağımsızdır cümlesi.
-Onlara inanmayın. Türkiye'de bağımsız özerk kurum kaldı mı diye gidin vatandaşlarımıza sorun.
-Emin olun ki vatandaşlarımızın büyük bir kısmı kalmadı diyecektir. Başkanı ve yardımcısı Cumhurbaşkanı tarafından atanan kurum hakimlerin savcıların geleceğine karar vermiyor mu? Hakları da orada atanma kararları da oradan çıkıyor.
-Hal böyle olunca belli amaçlar için atanan atananlar yüzünden kanundan gelen güç ne yazık ki kişiselleştiriliyor, hedef gözetiliyor.
Yani siyaset bugün hepimizin yaşadığı gündelik haberler üzerinden ve ortaya çıkan atmosferden görüyoruz ki siyaset köküne kadar yargıya karışıyor, bu kadar net.
-Dökülen gerekçeleri, güldüren sebeplerle az önce ifade ettiğim genel başkanlar dahil hukuksuz operasyonlarına devam edecek, vazgeçmeyecekler. Bunu ben demiyorum. Bunu en yetkili ağız söylüyor. Kim söylüyor bunu?
-Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor. Ne diyor? Turpun büyüğü heybede diyor. Dosyalar gizli denilerek şüphelilerin avukatlarına bilgi verilmiyor.
-Avukatlarına dahi o dosyalar açılmıyor ama Cumhurbaşkanı ne olacak, ne bitecek her detaya vakıf. Neredeyse sabahından akşamına bu işin içinde olan insanlarla irtibat kuracak kadar bu işin içinde mi diye insan düşünmeden edemiyor.
Ama lafa gelince hemen yargı bağımsız. Buradan yargı bağımsız lafının söylendiği, söyleyen kişiye seslenmek istiyorum Sayın Adalet Bakanı'na.Yargı bağımsız öyle mi Sayın Adalet Bakanı?
-İşte bugün biz de Cumhurbaşkanından esinlenerek basın toplantımıza tam da bu ismi koyduk. Basın toplantımızın adı Turpun Büyüğü. Bugün heybeden turp niyetine çok enteresan bir kişilik çıkacak.
-Bu kişinin adeta bir infazcıya dönüştürüldüğünü hukuksuzlukların perdesi yapılmaya çalışıldığını, olmayan raporların nasıl iddianameye girdiğini raporların nasıl değişime uğradığını imzasız raporla insanların nasıl suçlandığını, hatta tutuklandığını sizlere ve kamuoyuyla birlikte buradan paylaşacağım.
"Heybedeki turbun adı..."
-3 Temmuz 2022 günü bu bilirkişi raporunu sundu. Bu sıra dışı bilirkişi Danıştay'ın 5 yüksek yargıcının kararını doğru bulmamıştı. Ve yeni yazdığı raporla bu bilirkişi bu ihalede sorumluluğum olduğunu iddia etti. Bu ifadeler iddianameye de girdi.
-Raporuna dayanan savcı iddianamenin 7. sayfasında ne diyor? "Bu bakımdan soruşturmaya konu ve suç teşkil eden eylemler olduğu tespit edilen ihale ile ilgili iç denetçi tarafından hazırlanan raporun üst yönetici olan şüpheli Ekrem İmamoğlu'na sunulmasına rağmen iç denetçi tarafından hazırlanan raporun üst yönetici olan şüpheli Ekrem İmamoğlu'na sunulmasına rağmen ihalenin iptali ve ilgililer hakkında suç duyurusu vesaire herhangi bir işlem yapmadığı yani ben herhangi bir işlem yapmadım tespit edilen şüphelinin cezai sorumluluğu doğacağı açıktır. "
-Savcıya göre Beylikdüzü Belediyesi'nin iç denetçisi bu ihale ile ilgili sorunlar tespit etmiş, rapor hazırlamış ve bana sunmuş ama ben gereğini yapmamışım.
-Bu iddia çok ciddi ve çok önemli. Yalnız ortada bir sorun var. Çok ciddi bir sorun var. Böyle bir rapor yok. Böyle bir rapor yok. Tekrar ediyorum, böyle bir rapor yok. Olmayan bir rapor bana sunulamayacağı için de sorumluluk ihmali yapmam söz konusu değil.
-Peki olmayan rapor savcı iddianamesine nasıl giriyor? Olmayan rapor. İnanır mısınız bunu önce bir mülkiye müfettişi yazdı. Bugün tek bir isme odaklanacağımız için başka isim vermeye gerek yok.
-Bu davanın bilir kişisi de o mülkiye müfettişi de yazıyor bunu. O meşhur mülkiye müfettişi. O da her yerden çıkan. Bu davanın bilir kişisi de tıpkı mülkiye müfettişi gibi iç denetçi raporu olduğunu belirtti. Avukatlarımız böyle bir rapor olmadığını mahkemede ispat etti.
-Buna rağmen yani olmayan bir rapora rağmen mahkeme iddianameyi kabul etti. Gördüğünüz gibi bu bilir kişi olmayan şeyleri yazacak atıf yapacak kadar rahat bir profesyonel. Başına bir şey gelmeyeceğinden emin.
-Belli ki arkasında çok güvendiği kişiler var. Özel seçilmiş birisi. Şimdi sizlere bu kişiyi takdim ediyorum.
"Satılmış bey"
*Evet heybedeki turpun adı belli oldu. Satılmış Bey. Bu ismi aklınızda tutun. Gerçi akılda kalıcı bir yanı var zaten. Satılmış Bey bilir kişisinin bu davayla beraber hayatımıza özel olarak nasıl görevlendirildiğini göreceksiniz.
-Olmayan bir raporu yazmış gibi göstererek adli makamları yanıltmaya yönelik girişimi nedeniyle bilir kişi Satılmış Bey ile ilgili suç duyurusunda bulunmasını mahkemeye ilettik. Mahkeme bu talebe cevap bile vermedi.
-Cevap bile vermedi. Diyorum ya arkası sağlam, korunaklı bir yerde. Danıştay'ın 5 yüksek yargıcı yerine bilirkişi Satılmış Bey'e itibar edilince mahkemeye doğal olarak itiraz ettik. Mahkeme yeni bir bilirkişi grubu oluşturdu.
-Sayıştay denetçisi olarak görev yapmış 3 kişilik uzman bilir kişi heyeti konuyu inceledi. Yeni rapor tümüyle benim ve arkadaşlarımın lehine çıktı. Yani bu kez muhasebe kökenli Satılmış Bey değil 3 emekli Sayıştay denetçisinden oluşan devlet ciddiyetini bilen kişiler raporlar hazırladı. Bu raporun ardından mahkeme dedi ki iki rapor birbiriyle çelişiyor.
-O zaman bir üçüncü bilirkişi raporu isteyelim. Mahkeme yine bu kez başka üç emekli Sayıştay denetçisinden bilirkişi raporu istedi. Yeni bilirkişi raporu geldi. Rapor yine benim ve arkadaşlarımın lehine çıktı. Raporlarda ne diyor biliyor musunuz? Ekrem İmamoğlu'nun ihalede bir sorumluluğu olmadığı gibi ihalede yanlış bir işlem yapılmamış ve kamuyu kara geçiren uygulama yapılmıştır.
"Gözü kara"
-Sayıştay'dan emekli 6 denetçi bizi haklı buldu ama bir tek Satılmış Bey haklı bulamadı. Sanırım buraya kadar anlattıklarımla Satılmış Büyükcanayakın isimli bilirkişi arkadaşın profili hakkında aklınızda bir şeyler şekillenmiştir.
-Düşünsenize adam mahkemeyi aldatacak kadar cesur. Olmayan rapordan bahsedecek kadar gözü kara. Normalde böyle bir şeyi bilirkişinin yapması halinde o bilirkişinin ehliyeti iptal edilir.
-Öyle değil mi? Ama öyle olmadı. Satılmış Bey'e bu cengaverliği nedeniyle yeni vazifeler ve sorumluluklar verildi. Yani ödüllendirildi. Verilen görevler de ne tesadüf. Ne büyük tesadüf ki hep bizimle ilgili.
-Çok enteresan. Varan 1'i anlattık. Şimdi varan 2. Görüldüğü gibi bilirkişi Satılmış Bey'in bize karşı bariz bir art niyeti var. Yani bilir kişilik makamını buradan tenzih ediyorum. Tenzih ediyorum.
-Sadece şahsıyla ilgili bu cümleyi kuruyorum. Kesinlikle art niyeti var. İspatlı belgeli. Peki ne oldu biliyor musunuz? 2 Şubat 2024'te İETT hakkında yürütülen bir soruşturmaya yine bilir kişi olarak Satılmış Bey atandı. İETT avukatları kamu ihalelerinde yetkin olmadığı için Satılmış Büyükcanayakın'I bilirkişi olarak atanmasına itiraz etti. Savcı yanıt vermeden tam 6 ay bekledi. 6 ay.
-Ağustos ayına geldiğimizde hayır bu soruşturmanın bilir kişisi Satılmış Bey olacaktır dedi. Beklendiği ve istediği istendiği gibi bilirkişi Satılmış Bey hiç şaşırtmayacaktır. İETT aleyhine bir rapor hazırladı.
-Asılsız tespitlerle dolu bir rapor. Savcı başka bir bilir kişi kabul etmeyince İETT emekli Sayıştay denetçilerinden oluşan bir gruptan bilimsel uzman görüşü talep etti.
-Bilirkişi Satılmış Bey'in raporunun hukuken doğru olmadığını ispatlayan bir rapor gönderdi. Bitmedi. Sırada varan 3 var.
-Her raporunda bizi ve kurumlarımızı suçlayan bu art niyetliliği ispatlanmış bilirkişiye bir görev daha verildi. Resmen özel olarak sürekli Sayın Bilirkişi bizimle ilgili konunlara atanıyordu.
-Geçtiğimiz Eylül ayında asfalt firmamız isfalt ile ilgili yürütülen bir soruşturmada da bilirkişi olarak yine Satılmış Bey tercih edildi.
-Savunma avukatlarımız mahkemeye dilekçe vererek bilirkişinin yeterliliği olmadığını belirtti. Pek tabii yine Satılmış Bey'e görevi verdiler. Tahmin ettiğiniz gibi kısa sürede raporunu hazırlayan, çok pratik.
-Satılmış Bey çok pratik. Kısa sürede raporunu hazırlayan bilirkişi Satılmış Bey şirketimiz ve çalışanlara aleyhine rapor düzenledi.
Tıpkı İETT'de olduğu gibi İsfalt'ta da arkadaşlarımız emekli Sayıştay denetçilerinden bilimsel uzman görüşü talep etti.
Ne olmuştu?
Belediye Başkanı Rıza Akpolat, suç örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alınmıştı... Savcılık ifadelerinin ardından nöbetçi sulh ceza hakimliğine çıkarılan Rıza Akpolat, tutuklanmıştı... Akpolat ayrıca Beşiktaş Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılmıştı.
Beşiktaş Belediye Meclisi'nde, Belediye Başkanı Rıza Akpolat'ın tutuklanarak görevden uzaklaştırılmasının ardından yapılan oylamada, meclis üyesi Ömer Rasim Şişman başkan vekili seçildi.