Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, yeni yasama yılının ilk toplantısında umut dolu mesajlar vererek başlamayı arzuladığını, ancak Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyanın yangın yerine döndüğünü kaydetti.
Müsavat Dervişoğlu, İsrail'in Filistin'de on yıllardır süren kanlı işgal ve sistematik zulmünün artık bölgenin sınırlarını aştığını ve bu barbarca saldırganlığın Lübnan'a kadar yayıldığını vurguladı.
Uluslararası kuruluşların tutumuna yönelik eleştiride bulunan Dervişoğlu, "BM ve uluslararası toplum, bu insanlık dışı olaylar karşısında ne yazık ki utanç verici bir sessizliği tercih etmektedir. Bu sessizlik, zulmü onaylayan, adeta İsrail'in işlediği savaş suçlarına ortak olan bir tavırdır." diye konuştu.
BM'nin, acizliği ve etkisizliğiyle adaletin köküne kibrit suyu döktüğünü, insanlık vicdanında derin yaralar açtığını belirten Dervişoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"BM ve dünya toplumu, gerçekten barıştan yana bir duruş sergiliyor olsaydı, İsrail'in bu pervasız saldırganlığı karşısında cesur ve kararlı adımlar atarlardı. Peki dünyada hal böyle iken bizde durum nasıl? Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün bu konuyla ilgili devlet ciddiyetine yakışmayan açıklamada bulundu. Türkiye, basit ajitasyonlarla, hamasetle yönlendirilecek bir ülke değildir. Bölgemizde böylesine önemli meseleler söz konusu olduğunda popülist korku siyasetiyle halkı kandırmaya çalışmak, ülkemizin uluslararası itibarını yerle bir etmekte ve diplomatik alanda bizi ciddiyetsiz bir aktör olarak göstermektedir.
İsrail'in insanlık dışı politikalarına karşı durmak zaruridir ancak Türkiye gibi kadim bir devletin bu meselede akılcı ve stratejik bir diplomasi yürütmesi gerekirken hamasi söylemlerle dış politika oluşturmaya çalışması kabul edilemez. Türkiye, Orta Doğu'da krizleri abartan bir ülke değil, çözüm üreten, tarihsel misyonuna uygun biçimde barışı savunan güçlü bir aktör olmalıdır. Türkiye, bu coğrafyanın kadim bekçisi olarak tarihsel sorumluluklarını asla unutmamalıdır."
"TBMM ve siyasi partiler bilgilendirilmeli"
Dervişoğlu, Türkiye'nin, hem coğrafi konumu hem ekonomik gücü hem de tarihsel bağları ile bölgesinin en önemli ülkelerinden birisi olduğunu, ancak elleri kolları bağlanmış şekilde hareketsiz bırakıldığını iddia etti.
İktidarın politikalarını eleştiren Dervişoğlu, "İktidarın akıl almaz yönetim hataları, Türkiye'yi hem mazlum halkların yanında durma şansını yitirmiş hem de küresel siyasette ağırlığını kaybetmiş bir ülke konumuna sürüklemiştir. Böyle bir ortamda ve özellikle Hakan Fidan, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda bir 3. Dünya Savaşı riskinden söz ederken TBMM Dışişleri Komisyonuna ve de TBMM Genel Kuruluna bilgi verilmiyor. Bu fevkalade kaygı vericidir. Buna bir de Sayın Cumhurbaşkanının 'İsrail'in müteakip hedefinin Türkiye olduğu' yolundaki beyanları eklenince 'iktidar milli güvenliğimiz için ne yapıyor?' sorusunu sormak durumundayız. Bana sorarsanız hiçbir şey yapmıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Arap ülkelerinin lakayıt davranışı ve mezhepsel yaklaşımlar nedeniyle bu yaranın öngörülebilir bir gelecekte kapanmasının zor görüldüğünü söyleyen Dervişoğlu, BM Güvenlik Konseyi'nin ise veto yetkisine sahip ülkelerin tavrı nedeniyle kendisinden beklenen etkinliği gösteremeyeceğini ifade etti.
Müsavat Dervişoğlu, "Ülkemizin ise sorunların aşılması yolunda meseleye taraf olmaktan dolayı bir arabuluculuk işlevini yerine getirmesi de imkansız hale gelmiş bulunmaktadır. İYİ Parti olarak iktidara çağrımız, sorunun insani boyutunu öne çıkaracak çabalara öncelik vermeleri, TBMM ve siyasi partileri de gerektiğinde bilgilendirmeleri yönündedir. Çatışmaların bir yansıması olarak yeni sığınmacı dalgaları olasılığının da göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyoruz." görüşünü paylaştı.
"(Merkezde buluşma) çağrım yanlış anlaşıldı"
Dervişoğlu, daha önce bir televizyon programında yaptığı "merkezde buluşalım" çağrısının yanlış anlaşıldığını, bazı çevrelerin bu çağrıyı yalnızca siyasi partilere yapılan bir davet olarak algıladığını, merkezde buluşma çağrısının siyasi partilere değil büyük Türk milletine olduğunu belirtti.
Merkez siyasi anlayışın Türkiye'de uzun yıllar boyunca toplumun geniş kesimlerini bir arada tutan, uzlaşıyı esas alan bir gelenek olduğunu ancak AK Parti iktidarıyla birlikte merkezin siyasetin dışına itildiğini, merkezdeki ortak akıl ve toplumsal dengenin bozulduğunu, siyasetin uç noktalara kaydığını savunan Dervişoğlu, merkezin yok edilmesiyle kaybolan ortak zeminin yeniden inşa edilmesinin zorunda olduğunu dile getirdi.
Dervişoğlu, "Bizim çağrımız, Adalet ve Kalkınma Partisinin yok ettiği sağduyuya, aklıselime ve toplumsal barışa geri dönme çağrısıdır. Bu yüzden merkezde buluşmak, ülkemiz için bir zorunluluktur. Bizim amacımız birkaç cambazın üzerinde dengesizce yürüyebileceği ince ipleri değil, toplumun tüm katmanlarını bir araya getiren sağlam bir köprüyü inşa etmektir." ifadesini kullandı.
Bu arada Dervişoğlu, konuşması sırasında salonda bulunan bir grubun "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye slogan atması üzerine, "Bu milletin hürriyetine ve bağımsızlığına karşı çıkanlara ben de genç teğmenler gibi kılıcımı kaldırıyorum." diyerek kolunu yukarı kaldırdı.
"Kokarca zararlısı, Karadeniz'in ikinci pandemisi"
Fındık üreticilerinin sorunlarına da değinen Dervişoğlu, fındık bahçelerine kahverengi kokarca zararlısının musallat olduğunu, fındık üreticilerinin büyük zarar gördüğünü söyledi.
Meselenin sadece bir tarım ürününden ibaret olmadığına dikkati çeken Dervişoğlu, şöyle devam etti:
"Konuştuğumuz sorun Karadeniz'de kök salmış ve fındık üreticisinin hayallerini, geçim kaynaklarını kemiren bir bela. Kahverengi kokarca zararlısı sorununu basit bir böcek sorunu olarak görüp geçmek, Karadeniz'de yaşayan milyonları anlamamak demektir. Bu sorun, adeta Karadeniz'in ikinci pandemisidir. Zira kokarca, kahverengi ve yeşil türleriyle sadece fındık bahçesini değil, o bahçeden geçinen yüz binlerin yaşamını adeta istila etmiş durumda. Ülkenin doğusundan batısına kadar her fındık bahçesinde aynı çığlık yükseliyor; 'Fındık yok, ürün kaybı var.' Sorunun kök nedeni, sadece iklim değişikliği ya da böceğin istilacı yapısı değil. Bu sorunun kökeni, tarımsal planlamadaki uzun vadeli vizyonsuzluktur. Kokarca için Karadeniz'in ikinci pandemisi diyoruz ama tarım sektörünün asıl pandemisi 2002'den beri Adalet ve Kalkınma Partisidir. Göreve başladıklarından beri tarım sektörünü adım adım çökerttiler."
Hükümetin tarım politikalarını eleştiren Dervişoğlu, hükümetin çiftçiye vermesi gereken ve yasal bir zorunluk olan desteği vermediğini, çiftçinin 2023'ten kalan 202 milyar liralık alacağı olduğunu, hükümetin bunu ödemediğini hatırlattı.
"Ülkemiz, gelir eşitsizliğinde Avrupa birincisi"
Dervişoğlu, adalet, eşitlik ve hürriyet gibi kavramların yalnızca siyasi söylemlerden ibaret olmadığını, bunların Türkiye'nin en çok ihtiyaç duyduğu, özlemini çektiği ve her geçen gün daha fazla eksikliğini hissettiği değerler olduğunu vurguladı.
Müsavat Dervişoğlu, "Zenginleşme sadece belli bir kesimin tekelinde kaldığında, ülkenin bütünü gelişemez. Geldiğimiz noktada ülkemiz gelir eşitsizliğinde Avrupa birincisidir. Dünya Bankasının 2021 yılına dair veri sunduğu 71 ülke arasında ise gelir eşitsizliği açısından 5. sırada yer almaktadır. Sadece şu son 5 yılda 1 milyon gencimiz, ülkelerinden göç etmek zorunda bırakıldı." dedi.
"Daha önce yaşanan hadiseler"
Dervişoğlu, toplantı çıkışında gazetecilerin sorularını da cevapladı.
Müsavat Dervişoğlu, bir gazetecinin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile DEM Parti'li milletvekillerinin tokalaşmasına ilişkin sorusuna, "İlk defa olan bir şey değil. Daha önce yaşanan hadiseler, aynısını gördük. Devlet Bey ile DEM Parti ya da HDP ilk defa el sıkışmıyor. CHP ile MHP ilk defa birbirine olumsuz şeyler söylemiyor. Bütün bunlar yaşanıyor. Türkiye'nin birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. Coğrafyamızdaki yangına bakarak karar vermek ve konuşmak zorundayız." karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni anayasa çağrısına ilişkin soruyu ise Dervişoğlu, "Elimizde bir şey yok. Bir hazırlıkları olduğunu söylüyorlar, o hazırlığa dair herhangi bir bilgi elimizde yok." diye yanıtladı.